Geçtiğimiz aylarda kapılarını açan Zorlu Center, dünyaca ünlü iki restorana ev sahipliği yapıyor. Jamie Oliver ve Tom Aikens'in sahip olduğu bu restoranlar iddialı konsept ve menüleri ile İstanbulluların karşısına çıkıyor. Duyduğum kadarıyla Tom Aikens'in Tom Kitchen'ı, Jamie Oliver'ın Jamie's Italian'ına göre daha sıcak ve samimi bulunuyor. Peki neden? Şefler arasındaki farklar ne? Tecrübeler mi? Zevkler mi? Hep mutfaklarıyla ön plana çıkan atlarını merak ettim. Hangi tecrübeler, hangi başarılar onları bu aşamaya getirmiş?
Jamie Oliver
Jamie Oliver Kasım 2002’de Londra’nın Hoxton bölgesinde bir restoran olan Fifteen’i açtı. 2002 yılının büyük kısmını benzersiz çalışanları olan benzersiz bir restoran yaratmaya çalışarak geçirdi. Altı ay içerisinde Jamie, arkadaşları ve bağlantıları eski bir galeri binasını yenilemekle kalmadılar, aynı zamanda onu muhteşem bir yemek ve rahatlama mekanı haline de getirdiler.
Jamie, Öğrenme ve Yetenek Kurulu ve Hammersmith & Batı Londra Üniversitesi ile ortak olarak çalışarak, bu 15 iyimseri oldukça yeterli şeflere dönüştürdü. Eleştiriler fevkaleydi – The Times “Jamie Oliver’a Kahramanlık Nişanı verilmeli” dedi; The Independent “Olağanüstüydü. Oturduk ve en son zaman bu kadar başarılı üç tabak yemek yediğimizi hatırlamaya çalıştık” diye övgüde bulundu; London Evening Standard Jamie’nin çabaları, enerjisi, finansal risk alması ve samimi empatisi için şövalye ilan edilmesi gerektiğini haykırdı; ve Sunday Times görüşünü “Restorandan son derece etkilendim.” şeklinde bildirdi.
İlk stajyerlerin mezun olması nedeniyle – ilk baştaki on beş kişiden sekizi sonuna kadar gitmeyi başardı – Fifteen'in hızlandırılmış kurslarından bir grup genç daha geçti ve 2004 yazında mezun oldu. Üçüncü bir grup çoktan üniversitede ve aynı yılın ilerleyen zamanlarında Fifteen mutfaklarına girmek için hazırlanıyorlardı. Fifteen deneyiminden geçerek yeni bir genç İngiliz şef nesli yaratıldı ve Jamie bu fikri tüm İngiltere’ye ve sonraki senelerde de tüm dünyaya yayıldı.
Orijinal Fifteen efsanesi, bir belgesel ekibi tarafından “Jamie’nin Mutfağı” adıyla, İngiltere’deki Channel 4'da gösterilmek üzere filme alındı – ve bu program, haftalık ortalama 5 milyonun üzerinde izleyiciye ulaşarak kanalın en çok izlenen programlarından biri oldu. Bu program dünya çapında bir başarı kazandı.
Mayıs 1975’te doğan Jamie, erken yaşlarda mutfak ile ilgili her şeyle ilgilenmeye başladı. Ebeveynlerinin kendilerine ait oldukça saygın bar/restoranları olan The Cricketers’ın bulunduğu Clavering’e bağlı küçük bir köy olan Essex’de büyüdü. Sekiz yaşındayken Jamie patates ve bezelye kabuklarını soyarak restoranın mutfağındaki aşçılara yardım etmeye başladı. 11 yaşına geldiğinde yetenekleri apaçık ortadaydı ve sebzeleri en başarılı aşçılar gibi jülyen doğrayabiliyordu.
Yemek ve yemek pişirmeye karşı olan hayranlığı kesinlikle bir gençlik hevesi değildi ve 16 yaşındaki Jamie okulu bırakıp eğitimini Westminster Catering Üniversitesi’nde tamamladı. Bir süre için Antonio Carluccio’nun restoranında baş pastac şefi olarak çalışmaya başlamadan önce, bir şef olarak kariyerinin başladığı Fransa’da zaman geçirdi. Buradan sonra Jamie, Ruth Rogers ve Rose Gray ile birlikte üç buçuk sene çalıştığı çok takdir edilen River Café’de çalışmaya terfi oldu.
Jamie 2000 yılında çocukluk aşkı olan Jools (nee Norton) ile evlendi –ama bu da geleneklere aykırı bir şekilde gerçekleşti, Jamie kendi düğün gününde babası ve Monte’s’den bir grup arkadaşı ile birlikte 2002 yazına kadar sürecek olan ve iki buçuk yıldır danışman şef olarak çalıştığı Knightbridge restoranında yemek pişirmek için sabah saat beşte ayaktaydı.-
18 Mayıs 2002’de Jamie baba oldu – Poppy Honey Oliver öğleden sonra 03.18’de doğdu ve ağırlığı 3 kilogram 575 gramdı. Sadece bir seneden biraz sonra onu 10 Nisan 2003’te öğleden sonra 06.18’de 3 kilogram 745 gram ağırlığında doğan Daisy Boo Oliver takip etti.
Jamie, 14 Haziran 2003’te, Kraliçe’nin Doğum Günü Şereflendirmeleri’nde MBE (İngiltere İmparatorluğu Üyesi) olarak ödüllendirildi.
Tom Aikens
İngiltere’nin en beğenilen ve ilham verici şeflerinden biri olan Tom Aikens; yenilikçi tarzı ve çağdaş Fransız mutfağına getirdiği yaratıcı yorumlarla ün kazandı. Şarap üreticisi olan babası ve büyükbabası sayesinde, Tom Aikens’in Fransız yemek sanatını ve yemeğin hayatındaki merkezi önemini keşfetmesi uzun sürmedi. Aikens, küçük yaşlardan itibaren annesine mutfakta, evlerinin bahçesinde yetiştirdikleri taze meyve ve sebzeleri kullandıkları pasta, bisküvi, reçel ve ev yapımı yemeklerin yapımında yardımcı olmaya başladı. Tom’un çok eskiden beri tanıdığı gıda tedarikçileri sayesinde temin ettiği, Britanya Adaları’nın en iyi yetiştirilmiş, taze, mevsim meyve-sebzelerini yemeklerinde kullanma konusundaki ödün vermez tutkusu; annesine yardım etmek için mutfağa girdiği çocukluk günlerine dayanır.
Yemek pişirme becerisini daha da geliştirmek amacıyla Norwich City College Hotel School’a yazılan Aikens, “İyi olduğum bir uğraş keşfetmiştim. Dahası; bu, sevdiğim bir uğraştı…” diyerek o zamanlar hissettiği duygularını dile getirmektedir. Aikens’in girdiği okulu yarım bıraktıktan sonra başladığı ilk iş, Fransa’nın seçkin gurme rehberi olan Michelin’in takdirini kazanmış, yıldızlı bir restoran olan David Cavalier’in Battersea’deki restoranıydı. Buradaki iş, Aikens’in kariyerinin dönüm noktasını oluşturan belirleyici bir deneyimdi ve onu kariyerinin ilk basamaklarında oldukça motive etmişti.
Bu iş deneyiminden sonra Aikens, Pierre Koffman’ın Chelsea’deki La Tante Claire adlı restoranında işe başladı ve restoran, onun çalıştığı dönemde ünlü gurme rehberi Michelin’den üçüncü yıldızını almaya hak kazandı. Bu restorandan ayrıldıktan sonra Aikens, önce Capital Hotel’de Philip Britten ile ve daha sonra da Charlotte Caddesi’ndeki Pied á Terre adlı restoranda Richard Neat’in yanında şef yardımcısı olarak çalıştı. Paris’te bulunduğu dönemde Reims adlı restoranda Jöel Robuchon ve Gerard Boyer ile çalışarak mutfak sanatı konusunda daha çok ilham alan, paha biçilmez değerde bilgi ve benzersiz deneyim kazanan Aikens, daha sonra İngiltere’ye geri dönerek Pied á Terre’de şef aşçı olarak işe başladı. Bu restoranda beş yıl çalışan Aikens, burada 26 yaşındayken yeteneğinden ötürü Michelin tarafından ödül olarak iki yıldız almaya layık görülen şimdiye kadarki ‘en genç Britanyalı şef’ olma ünvanını kazandı.
2003’te Aikens’ın kendi adını verdiği Tom Aikens Restaurant Chelsea’de açıldı. Kaliteli yemek sunan seçkin restoranlardaki resmiyetten uzak tarzda, daha samimi bir iç tasarım yönünde değişen modern eğilimlere ayak uydurmak amacıyla yenilenen restoran, 2012 yılının Ocak ayında yeniden açılış yaptı. Restoran yeni haliyle, yemek pişirme sanatının yetkin örneklerini, yeni tasarımına uygun biçimde, ferah ve rahat bir ortamda, içten ve özenli bir hizmet kültürü ile sunmaktadır. Aynı yılın Ekim ayında restoran, bir Michelin yıldızıyla ödüllendirildi.
2006’da ‘brasserie’ tarzında tasarlanan Tom’s Kitchen, Tom Aikens Restoran Grubu tarafından Chelsea’de açıldı. Aikens ardından, Compass Grup’la birlikte Somerset House’da, Tom’s Kitchen Terrace ve Tom’s Kitchen Deli’yi de içeren bir restoran kompleksi olarak ikinci Tom’s Kitchen şubesini açtı. Bu yılın Haziran ayında da Canary Wharf’ta, Tom’s Deli and Bar’ın açılışı yapıldı. Aikens Restoran Grubu’nun uluslararası arenadaki ilk amiral gemisi olacak şubesi ise Ekim ayında İstanbul’da kapılarını açıyor.
Aikens şimdiye dek Cooking (Yemek Pişirme Sanatı) (2006), Fish (Balık) (2008) ve Easy (Kolay) (2011) adlı üç yemek kitabı kaleme aldı ve ayrıca tasarımcı David Linley ile işbirliği yaparak şık bir mutfak gereçleri seti tasarladı. Aikens ayrıca, Katar Havayolları ve her bir üyesi dünya çapında bir mutfak elçisi niteliğindeki şeflerden oluşan bir yıldızlar takımının işbirliğiyle, Katar Havayolları’nın ‘first class’ ve ‘business class’ yolcularına yönelik olarak bir dünya mutfağı menüsü hazırlanmasında görev aldı.
Yalnızca en yüksek kaliteli ve etik yollarla temin edilen besin malzemelerinin kullanımı konusunda ödün vermeyen dünyaca ünlü şef; aynı zamanda, yasadışı korsan balıkçılık ve balık stoğunun azalması konusundaki toplumsal farkındalığı artırmak amacıyla kurulan Çevresel Adalet Vakfı’nı da desteklemektedir.
Pek çok kez televizyon ekranına çıkan Aikens, ayrıca Comic Relief adı verilen ve mizah yeteneklerinin sergilenerek yardım toplandığı, geleneksel olarak her yıl düzenlenen ulusal hayır kampanyasının yararına BBC2 TV kanalında yayınlanan, geçen yılın Büyük Britanya Menüsü adlı son komedi şölenine katılarak rol aldı. Bunların yanı sıra, Saturday Kitchen ve Market Kitchen adlı TV programlarına da katılan Aikens, küçük çocuklara temel yemek pişirme becerileri öğrettiği, başta the Great Ormond Street Hospital Children’s Campaign, Royal Marsdeb Cancer Campaign ve School Food Matters gibi kurumlar dâhil olmak üzere çeşitli hayırlı kurumlarıyla yakından çalışmalar yürütmektedir.
Aynı zamanda iyi bir sporcu da olan ve bisiklet sporuyla tutkulu bir biçimde ilgilenen Aikens; Marmotte, Luc Alphand ve Etape de Tour up Mount Ventoux gibi çeşitli yarışlara katıldı. Birkaç kez Londra Maratonu’na katılmasının yanı sıra; Aikens, Facing Africa adlı yardım kuruluşunun yararına para toplamak üzere 2010 yılında beş günde altı maratonda koşarak Sahra Çölü’nü geçmek suretiyle Marathon des Sables maratonunu da tamamlamayı başardı. Britanya Olimpiyat Derneği’nin (BOA) yararına 2012 yılı Gönüllü Elçi Programı’na da katılan Aikens, Büyük Britanya takımı için bağış toplanmasına yardımcı oldu. Aynı yıl Londra Olimpiyatları’nın Meşale Taşıyıcısı seçilme onuruna layık görülen Aikens, Chelsea caddelerinde Olimpiyat Meşalesi’ni taşımıştır.
www.tomskitchen.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder